Spread the love

Endişelenme ki: Melanet, Nefretinle Yaşamasın!

1. Bölüm / Melanetten ya İnayet Doğarsa???

Başımıza gelen melanetlerin, kötü şeylerin hatta kötü insanların ne kadar büyük kıymetler olabileceği aklınıza gelmişmiydi hiç?

***

Ne yalan söyleyim benim gelmemişti ama bu soruları yönelten kişi bu iddiasında bir hayli ciddi idi…

Ertuğrul Özkök’ün sorularıydı bunlar, Content Marketing Konferasının sahnesinden seyirciye sesleniyor, düşünmesini istiyordu.

Kötü Karakterlerin hayatımızı zenginleştirdiğini söylerken,

İyiliğin değil de neden kötülüğün daha büyük bir kıymet olabileceğine dair çarpıcı tespitleri vardı Özkök’ün…

Kötülükler salt kötü müydü? Kötülük iyi değerler üretemez miydi? Biz hiç kötü olmadık mı?

Ertuğrul bey bizi düşüncelere bilerek iterken aslında bakış açımızı değiştirmemizi tembihliyordu. Doğru bildiğimiz yanlışlardan bizi kurtarmak istiyor, beynimizi açmaya çalışıyordu.

Çünkü bazı şeyler göründüğü gibi olmayabiliyordu aslında…

Content Marketing Ertugrul Ozkok

Peki ne mi demekti bakış açısını değiştirmek? Yaşadığın kötülükleri bile iyi diye sevebilmek?

Ertuğrul Bey sahnede konuşurken, yıllar öncesine gittim birden…

O yıllarda, bir aile dostumuzun Yurt Dışı Eğitim danışmanlık acentasında, kendisinin de hatırı sayılır destekleriyle çeviri ofisi açmıştım. İşler fena gitmiyordu ama cebimde pek para olduğu da söylenemezdi. Gerçi bu sorunlar geçiciydi benim için… Çünkü her şeyden önce kendime inanıyordum!

***

Ben inanıyordum da Tipik Türk Aile mantığıyla, inanmayanlarda vardı bana,

derdi ki babam hep:

“bir işe gir ayağını yorganına göre uzat”

yani memur ol, doktor ol, hizmetli ol ama aman ha girişimci olma! Fabrikaya gir çalış!

***

Ben bu düşüncede olmayınca da: Hep bir hoşnutsuzluk! hep bir Kavga kıyamet!

İlaveten hatırlıyorum da şimdi:

“Pandoranın kutusu açılıp tüm melanetler ortaya da saçılınca” öyle bir pandomim kopmuştu ki evde sormayın gitsin!

Tek hatırladığım, gösterinin sonunda evden ayrılma kararı aldığım :)

Evden ayrılırken

en azından bir ofisim bir işim var nasıl olsa işleri yoluna koyarım

diye düşünmüştüm…Yanlış düşünmüşüm!

***

İnsan ruhen ve moralman çöküşe geçtiğinde, işleri yoluna koymak çok da kolay değilmiş!

Bende de süreç öyle oldu, kuvvetim tükendi…Kendimi türlü türlü sorunlarla cebelleşirken buldum.

Büroyu kapatmak ile kapatmamak arasında kaldım aniden…

Bırakıp gitmek kolaydı ama Ne olacaktı onca yatırım? emek? Çöpe mi atacaktım her şeyi ???

Kendi işimi bırakıp istemediğim bir işte maaşlı mı çalışacaktım???

İtiraf etmek gerek : herşeyi berbat etmiştim!

Eve dönüş ise kabustu!

***

Çözüm yoktu! Delirecek gibiydim. Bir Formül olmak zorunda idi!

Hem,

Her Şerden bir hayır gelir

demez miydi büyüklerimiz?

Şer burada idi de hayrı neredeydi bunun?

***

Bir gece sorunlarımdan nasıl kurtulabilirim diye sordum kendime!

Hani derler ya, beynimde şimşekler çaktı fikir öyle doğdu. O minvalde bir şeyler oldu bende de..

Kurtuluş hayal edemeyeceğim kadar basitti aslında…

“Olaylara bakış açımı değiştirecektim, o kadar!”

***

COJAAL – EastWest Motorway Project

Dedim ki kendi kendime:

“Ben aslında çeviri ofisimi kapatmıyorum ki; Çalışma koşullarımı esnetiyorum.

Sonra ekledim:

Bir kurumla belirli bir süreliğine iş akdiyle anlaşmam ve hizmetimi kiralamam yeterli! Tek yapmam gereken hizmetimi kiralayabileceğim bir müşteri bulmak! Hepsi bu! “

***

Tahmin edebileceğiniz üzere müşteri olarak adlandırdığım İşveren’den başkası değildi ve ertesi gün müstakbel müşterilerimi kariyer.net gibi sitelerden aramaya başladım! :)

Sonra ne mi oldu?

İlk müşterim beni iş görüşmesine çağırdı.

***

Günün sonunda, Ayaklı Çeviri Ofisi olarak, ilk büyük işimi almıştım bile!

Dünyanın en büyük İnşaat Projelerinden birine “Yönetici Asistanı & Tercüman” olarak, kabul edilmiştim.

İnanılmazdı, çünkü kısa sürede, işler lehime gelişmiş

adeta, Melanetten bir İnayet* doğmuştu! Çünkü olaylara bakış açımı değiştirmiştim ben, aynı Ertuğrul Bey’in tembihlediği gibi…

***

Ertuğrul Bey, konuşmasına devam ederken hayatımızdaki

iyi kötülüğe dair pek çok anektod paylaşmıştı bizlerle…

Emny Blog / blog.emny.net by Emrah BAYILDIRAN

Kötülüğün ne ehemm bir şey olduğunu bir kaç sene evvel Amerikalı Bir adam’dan öğrenmiş… Özkök

Bob IGER’dan!

***

2. Bölüm / Kötülük iyi Değerler Üretebilir!

Disney’in CEO’su olan IGER, yakın zamanda yapmış olduğu şirket satın almalarından dolayı etrafınca şiddetle eleştirilmiş bir yönetici:

Aldığı şirketlerden biri de Marvel Comics!

Özkök, daha önce SONY’nin sadece SPIDERMAN’i satın alıp elinden zor bela çıkardığını bildiği için fütursuzca sormuş ona!

– Bob, Niye Aldın Marvel Karakterlerini? hem de hepsini???

Iger demiş ki!

-Say bakalım Marvel karakterlerini!

 

Marvel Comics

İyi bir Marvel uzmanı olduğu iddiasında bulunan Özkök Başlamış saymaya:

Demir Adam, X Men, Spiderman, Yüzbaşı Amerika…

böyle böyle 7 karakter sayabilmiş!

IGER:

– eee sonra???

-Kusura bakma Bob, 8. karakteri bulamadım!

IGER:

Elimizde Tam 7000 karakter var ! Ama sen bunları görmüyorsun. Çünkü gözün hep iyilere takılıyor. Oysa biz kötü karakterlerin nasıl bir hazine olduğunu keşfettik”

Iger’ın altını çizdiği husus çok açık…

21 YY paradigmaları bazen kötünün de iyi olabileceğini, yani iyi değerler üretebileceğini bizlere söylemekte!

En güzel örneği ise Disney’in tarihinde ilk defa kötü bir karakteri başrol olarak oynattığı filmi Maleficient. Namı diğer Uyuyan güzeldeki CADI…

eleştiriler’de bu yüzden gelmiş IGER’a zaten… Kötü karakterler bizi batıracak demişler ona!

180 Milyon Dolara Mal olan film tam 780 Milyon dolar hasılat yapmış! ee cadı Anjelina Jolie olunca, adamın öngörüsüne şaşırmamak gerek!

 

3. Bölüm / Kötü iyilik Aslında Nedir???

Ertuğrul Bey demişti ki;

“Küçükken bir hayalim vardı. Babam zengin olacaktı ve ben Maracana stadına sahip olacaktım. Böylelikle kendi takımımı kuracaktım. Babam zengin olamadı, ama iyi niyetli bir adamdı, bana bir futbol

Content Marketing

topu aldı. Şimdi size basit geliyor, o dönemlerde futbol topuna sahip olmak demek, Karl Marx’ın anlattığı üretim araçlarına sahip olmak gibi bir şeydi.

Futbol topuna sahip olduğum zaman anladım ki; takımları kendin belirlemen için ille de Maracana stadına sahip olman gerekmiyor! Top sayesinde mahalledeki takımları belirlemeye başladım ve İlk defa Marksist teori çerçevesinde kendi içimde kötülük yapma kabiliyetinin olduğunu da orada keşfettim. Çünkü mahallenin en iyi top oynayan çocuklarından bir tanesini benim beğendiğim kıza asılıyor diye takıma almamıştım. Ve üretim araçlarının ne olduğunu da ilk defa orada anladım.

Gerçekten Marx haklıymış, çünkü üretim araçlarına sahip olanlar, müthiş bir üstünlük sağlayabiliyorlar ve bu durumu kötüye kullanabiliyorlar! Gerçi ben bu durumu daha fazla kötüye kullanmadım, kızla aram düzelince, yani çocuk benim için tehlike olmaktan çıkınca o çocuğu tekrar takıma aldım”

 

 

4. Bölüm / Endişelenme, Melanet ancak Nefretinle Yaşar!

 

Gerçekten de müthiş bir hikaye öyle değil mi?

Daha o yaşlarda kötülüğün kendi iyiliğine nasıl kullanılabileceğini tesadüfen çözmüş aslında Özkök!

Kız arkadaşına asılan çocuk bir tehdit, bir kötülükmüş aslında ama o hiçbir zaman endişe etmemiş! Nefret etmemiş!

Dolayısı ile melanet de çok uzun süre yaşamamış. Etkisini yitirmiş!

***

Bob Iger – Disney CEO

Bob Iger, Kötü karakterlere yatırım yaptığında, çevresinden onca eleştiri almasına karşın olacakların sonuçlarından

hiçbir zaman endişe etmemiş! kimseden Nefret etmemiş!

Nihayetinde birilerinin Melanet adlettiği şeyler ekonomik bir değer kanalı ile iyilik üretmiş!

***

Ve ben…

Her şeye rağmen, evden uzak ve tek başına geçirdiğim o buhranlı günlerde bile, hiçbir zaman endişe etmedim! kimseden Nefret etmedim

çünkü biliyordum ki:

Melanet ancak Nefretimle Yaşar!

***

O zaman sen de

Endişelenme ve bil ki; Melanet ancak Nefretinle Yaşar

bakış açını değitirirebilirsen eğer; İşte o zaman…

Melanetten İnayet doğar!

 

Kaynak:

1-) El-Cezayir’in Multimilyar$’lık Namütanahi Yolculuğu

2-) Content Marketing Konferansı

3-) Content Marketing Konferansı & İyi İçerik Atölyesi

4-) Bob Iger Kimdir ?

5-) Marvel Comics

Bir Cevap Yazın

Facebook ile Yorum Yapın
Follow @emrahbayildiran