Masal öyle ya! “Agrabah köylüsü Alaaddin aşık oluca Yasemin Prensese, onun da aşkını buyurur cinden. Hayır yapamam kimsenin iradesine karışamam …
Masal öyle ya!
“Agrabah köylüsü Alaaddin aşık oluca Yasemin Prensese, onun da aşkını buyurur cinden. Hayır yapamam kimsenin iradesine karışamam der cin;
“başka bir şey dile, benden!”
Bizim bıçkın delikanlı vazgeçmez ve der ki:
Prensesi etkileyebilmemin başka #biryolu daha var! Prens yap beni, o zaman!“
İşte aynen böyle başlıyor masal.
Dünya ve Türk Edebiyatında yer alan onlarca “zengin kız – fakir oğlan” hikayesi gibi o da mutlu sonla bitiyor.
Masal mutlu sonla bitiyor bitmesine de biz farkında olmadan bazı ideolojik kodları da kuşaktan kuşağa başarıyla aktarıyor zihnimize…
Zenginler ve onların yaşamları / Fakirler ve onların hayatları
yani şu mesajı veriyor aslında biz anlamadan:
davul bile dengi dengine, yerini bil, ona göre davran!
Kuşak araştırmacısı Evrim Kuram, bilgi ve deneyim olarak adlandırıyor işte bu ideolojik kodları.
Diyor ki:
Tecrübelerimiz Kıymetlidir.
Ancak; farkında olmadan taştan ördüğümüz kulelerdir aynı zamanda… Başka bir deyişle lanetimizdir onlar!
İşte tam da bu yüzden katıldığım TEDxReset2016‘da olduğu gibi hemen hemen tüm konuşmalarında altını çizdiği bir şey var Kuram’ın…
Benzeşemediğimizde, Ötekileşmek, ötekileştirmek!
Haksız mı?
Neredeyse tüm insanlar birbirleriyle benzeşmek adına kendi mahallelerinden olana, kendileri gibi olana öncelik tanıyıp diğerlerini dışlamıyor mu?
Aynı kulüplere gidip, aynı derneklerde görünüp, aynı konuları konuşup
“Ben sizden biriyim”
demeye çalışmıyor mu???
Örneğin sen…
Sen de, tıpkı Alaaddin gibi, yaşadığın ortamı değiştirmek,
hatta ve hatta ah bir zengin olsam da her istediğim gerçek olsa deyip dünya Turuna çıkmak istemiyor musun mesela?
Etkilemek istemiyor musun insanları???
Yok ben memnunum halimden diyorsan; zaten ya zenginsin, ya da tamahkar…
bittabii
sodexhonla, şirket arabanla ve de hattınla
zengin gibi de hissediyor olabilirsin. Bilemem ?
Fakat sen bile biliyorsun ki,
ne zaman şehirdeki o kaostan, karmaşadan iki gün dahi uzaklaşsan belki de bulunduğun ortamla benzeşmediğini anlayıp yaşadığın illüzyonun farkına varıyor ve hep aynı soruyu soruyorsun:
Ne yapıyorum ben?
TEDxReset konuşmacılarından
tam da bunu sormuş kendine…
İş hayatının beklentileriyle hayallerinin benzeşmediğini keşfedince
cevabı bulmak için de kapamış şalteri, basmış istifayı…
Hepimizi korkutan parasal kaygılara inat,
#biryoluVar. dır elbet hayallerimi gerçek kılmanın deyip;
sponsorlarının ve fikren benzeştiği insanların desteğini alarak sürmüş *Napolyon’u Pamir Dağlarına doğru… Sadece ve sadece kaybettiği benliğini bulmayı dileyerek yapmış bunu Yiğit. Hem de Kışın yapmış üstelik!
Yaşadığı yere sığmayıp değiştirmek isteyen, kendinin değil de kollektif bir benliğin peşine düşen Muammer Yılmaz‘ın da varmış bir hayali
Parasız pulsuz devr-i alem!
Arkadaşı Milan ile planlamış bu yolculuğu.
İlk tepkiler oldukça moral bozucu olmuş
Deli misiniz?
Nereden nereye nasıl gidecek? nerede kalacak, ne yiyecek ne içeceksiniz?
demiş insanlar!
Onlar ise her şeye rağmen pes etmemiş.
Önce başarılı bir Test Yolculuğu, ardından hummalı bir çalışma derken nihayet
Fransız yazar Jules Verne’nin 1873 yazdığı 80 Günde Devr-i Alem’i kitabını baz alarak projelerini hayata geçirmişler…
Tek dilekleri varmış başlamadan önce:
“iyi kalpli insanları bulmak”
Bulmuşlar da!
09.09.2014’te saat 9’u 9 geçe Eyfel kulesinden başlayan yolculuk, 80 günde 4 kıta 19 ülke 46793km’lik macera dolu yolculukla tekrar Eyfel kulesinde tamamlanmış.
şimdi diyorsun ki ne anlatıyorsun bana sen?
masal bunlar inanma!
kolay mı öyle yaşadığın yeri değiştirmek, işinden ayrılmak, dağları aşmak ve hatta dünya turuna çıkmak?
tuzu kuru onların!
Biliyorum.
Seni yargılamıyorum çünkü ben de senin gibi düşünüyordum bir zamanlar, masal diyordum böyle hikayelere…
Ancak ne zaman ki Özbekistan’dan buralara parasız pulsuz gelip hacca giden Muhammed abiyi tanıdım anladım ki
pekala parasız pulsuz da olabiliyormuş bu işler!
Herkesin hayali ve dileği var diyorum ya hani deminden beri, hadi diyelim yukarıdakilerin tuzu kuruydu, halleri vakitleri yerindeydi, her şeyi de kendileri ödediler (!)
iyi hoş ama söyle bana:
“Yolculuğumda nefaseti açık insanlarla karşılaşmayı isteyip Önce kendime, sonra da insanlara güvendim ben.”
diyen birinin hiç sponsoru ya da hali vakti olabilir mi Allah aşkına?
Hala inanmak istemiyor, anlattıklarımı görmezden geliyor ve tüm bunlar ancak masallarda olur diyorsun değil mi içinden?
İyi de;
Vaz mı geçeceğiz yani masal kahramanı değiliz diye hayallerimizden, o zaman?
Birilerinin bizlere dayattığı o ideolojik kodlara teslim olup kaderimiz böyleymiş mi diyeceğiz?
Hapis mi olacağız o mahallelere?
Elçiye zeval olmaz;
ne demek istediğimi en iyisi yalın bir dil ile anlatayım ben sana şimdi, özetleyeyim olan biteni…
Diyorum ki;
Kulak verir de dinlersek Evrim Hanımı,
kuşaklar boyu bize aktarılan o ideolojik kodların yani bilgi ve deneyimlerin aslında lanetimiz olduğu gerçeğini görebilmeyi başarabilirsek, yıkabilirsek o taştan ördüğümüz koca koca kuleleri… Kendimizi kapamaz da açar, güvenebilirsek Yiğit gibi Muammer gibi Muhammed gibi…
Sanırım işte o zaman anlayacağız isteklerimize ulaşma yolunda tek engelin kendimiz olduğu gerçeğini…
Öyleyse sormak lazım yeniden
İyiliğin gücü dururken, Zenginlik gerekli miymiş gerçekten?
Hem ne demiş Dan Brown?
Her şey bence mümkün. İmkansız sadece biraz zaman alır.
Ben de diyorum ki o zaman,
“Etkileyici bir Masalı Nefasetle Yazacağımız o Cin, belki de her birimizin içinde saklıdır. “
“Hatta! bakarsın gün gelir hayatımızın filminde o da rol alır!“
Kimbilir?
Gökten üç elma düştü;
biri bana, biri beni okuyanlara, diğeri de nefaseti açık tüm iyi insanlara
???
Emrah BAYILDIRAN
Halkla İlişkiler ve Tanıtım Uzmanı
(*) Napolyon: Yiğit Tekşen’in bisikletine verdiği isim
YORUMLAR
Su anda kölelesen ve borc altinda ezilip patronunun her dedigini yapan insanlar icin ilham verici ve sosyal yönü güçlü bir mesaj olmus. Aslinda bence bu yazi gerçekten de bir mesaj insanlarin farkindaligini ve gözündeki perdeleri bir tik daha aralayan bir evrensel kod
kaçıp gidesim geldi yaaa… eveet! yapabiliris ?
Sevgili Emrah yazını büyük bir keyifle okudum.cok guzel olmus. Ilham verici bir yazı